Gazetemiz Köşe Yazarı Yener Kazan'ın 'KARAR VAKTİ' adlı köşe yazısı.

İnatlaşma
Kutuplaşma
Ötekileştirme
Ekonomik çöküş
Değerlerin aşınması
Derken birden bire
Kızışan iktidar mücadelesi
Yeni Anayasa tartışmaları
Sokağa yansıyan Şeriat ve Hilafet çağrıları
Anayasa mahkemesi Yargıtay bildirileri
Yargıtay'ın Anayasa mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusu.
Daha da karmaşık hale gelen ülke gündemi. Bunların siyasi ve politik yansımaları.

Eskiden Anayasaya aykırı bir durum olduğu zaman muhalefet yetkilileri dosyalarını kapıp Anayasa Mahkemesi kapısına koşarlardı. "Anayasa mahkemesini tanımıyorum" açıklamaları sonucu artık o kapı da işe yaramaz hale geldi. Tıpkı ülkücülerin elinde son kalan Milliyetçilik söyleminin "Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız." söylemiyle etkisiz hale gelmesi gibi.

Ülkemizdeki binlerce yıllık idari, hukuki, sosyal, kültürel kazanımların, birikimlerin, değerlerin, genel kabul görmüş örf, adet, törelerin sonunun geldiği gibi dünyanın bir çok yerinde Amerika, Avrupa dahil giderek artan ölçüde demokrasi ve hukukun üstünlüğü meselesi de gündemden düştü. Yerine güvenlik meselesi, iktidar meselesi öne çıktı. Varsa yoksa iktidar. iktidardan düşmemek adına ülkenin tüm imkanları, kaynakları siyasi iktidar lehine kullanılır hale geldi.

Bildiğimiz dünya hızla şekil değiştiriyor. Yeni totaliter liderler geliyor, mevcut partiler değişim geçiriyor.
Evrensel değerlere, insan haklarına dayalı rejimlerin sonu gözükür gibi. Öte yandan dünyanın siyasi, ekonomik, güvenlik durumu görülmemiş bir şekilde farklılaşmış, yeni bir oluşum içine girmiş vaziyette. Mevcut duruma göre bu gün dünyayı Çin çarpmış durumda. Mao'nun ve Cüce Deng'in torunları dünya ekonomisini egemenliği altına almış durumda.

Tüm gelişmiş, az gelişmiş ülkelerde üretim durma aşamasında ya da gerilemekte iken Çin ve Güney Kore gibi ülkeler dünyanın üretim üstü, tüten bacası haline geldi. Amerika ve batılı ülkeler bu alternatifsiz gelişmeyi durdurma engelleri ile uğraşırken, biz hala din, iman, ülkücülük, milliyetçilik, vatanseverlik, yurtseverlik, tarikat, cemaat, kıl, tüy, deve sidiği şifa mı, değil mi? Ahrette cariye var mı yok mu? Cennette kaç huriye sahip olacağız? Önce mehdi mi inecek deccal mi gelecek? Dinin temeli okumak mı yoksa namaz mı?" gibi asırlar öncesinin demode olmuş kavramlarıyla uğraşıyoruz.

Hala demokrasi diyoruz, insan hakları diyoruz, hukukun üstünlüğü diyoruz, ama şunu görmemiz lazım. Artık bu değerler bir şey ifade etmiyor ya da bunların bir karşılığı yok. "Anayasa mahkemesinin kararı var" demenin de bir anlamı kalmadı. Çünkü ya uygulanmıyor ya da "Ben "Tanımıyorum" açıklamaları sonucu her şey arapsaçına döndü.

Resmi, sivil, siyasal, idari, bürokratik bazı yetkililerin yasaya, Anayasaya, hukuka aykırı söylemleri aldı başını gitti. Geldiğimiz noktada her şey tamamen siyasi iktidarın kararına bağlandı. Bu günden itibaren "Nerde bu devlet, nerde bu millet? Nerde hakimler savcılar? Demokratik bir ülkede böyle şey olur mu?, Hukuk devletine yakışıyor mu? diye feryat etmenin anlamı kalmadı.

Türkiye'de Anayasal düzen, hukuk devleti, durmuş oturmuş, genel kabul görmüş siyasal düzen, demokrasi ve modern cumhuriyet ilkeleri inancı, evrensel insan hakları özlemi kısacası bildiğimiz uygar dünyanın sonuna geldik. Tüm kazanımların, değerlerin, birikimlerin değersizleştirildiği bir dönemdeyiz.

31 Mart, ya yüzlerce yıllık hukuksal, evrensel yasa normlarının, kazanımların, birikimlerin, demokratik, seküler, laik düzenin kaybedileceği ya da modern, çağdaş Türkiye'nin önünün açılacağı noktasındayız. Haydi aziz milletim, bugün; Karar sende! Güç sende! Egemenlik kayıtsız şartsız sende! Vakit karar vakti, ver kararını yok et tüm karanlıkları!