Yıllarca yazdık, çizdik,söyledik…

Gelin etmeyin, yapmayın, memleketin içinden Kızılırmak denilen, bir hayat akıyor, bu ırmağın kıymetini bilelim, geçtiği her yerde, her ilde , her ilçede, dokunduğu her yeri abad ediyor…

bu güzelliği değerlendirin, değerlendirelim dedik…

Olmadı…

Kendimiz çaldık, kendimiz çığırdık….

Ne zaman gündeme bu konuyu getirsek…

Yeşil vadi projesi dediler…

Kent debisi dediler…

Tarımsal toprak sulaması, doku sapması, bitki örtüsü kayması dediler…

Topu tanca attılar, auta attılar, tribüne attılar…

“Su akar, Türk bakar…

Kızılırmak akar, Kırıkkale li yatar…”

Yahu hiç değilse bu sözü söyletmeyin…

Memleketi kiymet bilmezlikten kurtarın…dedik…

Duymadılar, anlamadılar, kıllarını kıpırdatmadılar…

Ne oldu…

Yine aynı adam, yine aynı sahnede,yine aynı koltuklarda…

kendisini hayranlıkla izleyen  seyircisine…

Kızılırmakta, yani bizim ırmağımızda…

bir mahsunluğa, bir mahcupluğa, bir aymazlığa  son verdi…

Yıllarca düşünülüp te yapılamayanı…

Teeee,,, yıllar önce olması gerektiği halde,oldurulamayanı…

Son akıncı Türk beyi…

Ahmet Sungur reis yaptı…

Ağana, burina, burinata…

 

Kırıkkale kalecik seyr-ü seferli teknemiz az sonra bu limandan kalkacak, hiçbir yolcumuz kıyıda kalmasın…

Haydi rastgele…