Gazetemiz Köşe Yazarı Yener Kazan'ın 'Şeytan ötesi topluma doğru' adlı köşe yazısı.
İslam peygamberi (s.a.v.) cenaze evine geldi.
Cemaatten birisi sordu: “Ya Muhammed cenaze namazını siz kıldırır mısınız?
Peygamberimiz (s.a.v) cemaate seslendi: “Ey cemaat mevtanın borcu var mıydı?”
Cenaze sahibinin yakınları hep bir ağızdan “Evet vardı” diye cevap verdi.
“O zaman ben kıldıramam, çünkü İslam’a göre iki kişinin cenaze namazı kılınmaz, birincisi kul hakkı yiyenler, ikincisi devlet malı çalanlar”
“Aman efendim şimdi ne olacak cenaze ortada mı kalacak?” dediklerinde,
“Aranızdan bir yakını mevtanın borcuna kefil olur, üstenirse o zaman kılınır.” Dediği rivayet edilir.
İslam’da Ğulul: Kamunun, milletin, halkın mal ve imkânları çeşitli oyunlarla ele geçirip soymak, talan etmek, maddi ve manevi yolsuzluk yapmak.
Karınca ve Bal arısı sabahtan akşama kadar durmadan dinlenmeden, şikâyet etmeden, hiç kimseden maddi manevi beklentisi olmadan çalışıp, çabalayarak doğaya, tüm canlılara, insanlığa katkıda bulunurlar. Çalışkanlıkları ile insanlara örnek teşkil ederler. Hiçbir canlıdan rüşvet almaz, fakirin, fukaranın, garibin, öksüzün, yetimin, çaresizin hakkını yemez, bir başkasından menfaat beklemez. Yolsuzluk hiç yapmazlar.
Yüce Allah insanı pis kokuşmuş çamurdan halk etti, ruhundan üfledi, yeryüzünde bundan sonra benim vekilimsin, temsilcimsin dedi. Sonra meleklere dönüp secde edin insana dedi. Melekler ikiye ayrıldı bir kısmı secde etti. Ama şeytan secde etmedi ve: “Ey yüce tanrı aha da yolun ortasına oturuyorum, bildiğimden şaşmıyorum, ben sadece kötülük sembolüyüm. Ama insandan da kötü değilim. İnsan hem kötülük yapar, hem yalancıdır, iftira atar, hem kan akıtır, hem namussuzluk yapar, hem yolsuzluk yapar başkasının hakkını yer sonrada dindarım diyerek koşa koşa ibadethaneye gider, dinle inançla, tanrıyla masum soydaşlarını kandırır. Akla gelen her şeyi yapar, sonra benim üzerime atar. Oysa ben sadece kötü insanın içinde yaşarım. Ben olmazsam iyi ile kötü, güzel ile çirkin, yanlışla doğru, haramla ile helal, karakterli ile karaktersiz hiçbir şey anlaşılamaz. O yüzden ben dengeyi sağlarım, aslında ben iyi niyetliyim, bir yönümle vahşi, çirkef, cahil insandan daha iyiyim. İnsanı anlamanın yolu benim varlığımdır. Benim sayemde insan ruhlarının değeri ölçülür ve kimin daha uğursuz olduğu anlaşılır. Ben ölürsem insandaki tanrı korkusu biter, günah kavramı da ölür. Cehennem korkusu yok olur o zaman yeryüzü ben tanrıyım diyen milyonlarca sahte tanrıyla dolar. Toplumun tamamı zapt edilemez vahşi bir canavara dönüşür. Benim varlığım insanı kötülükten ve günahtan kurtarır. Bilgi sahibi olan, bilgiyle aydınlanmış, senin cemalin, ışığın olan, ruhları asil, kalpleri temiz insanlara bir şey yapamıyorum. Bilge insanlar benim varlığımı umursamaz, korkmaz. Ama benim zulmümü meslek haline getiren sadece kötü insanlar benden nefret ederler. Ben olmasam ne kilise, ne havra, ne cami yapılırdı. Ben insanoğluna karar verdiren cesaretim. Ben hem dürüstlüğün hem kötülüğün kaynağıyım. Hayatta kalmak için ölümsüzce birbirine kıyasıya savaşan kötü insanlardır. Benimle savaşmayı kestikleri takdirde kalplerini, ruhlarını uğursuzluklar kaplar. Benim korkumla dua ederler. Benim yaşamım yok olursa dünyada korku yok olur, cehennem korkusu yok olur o zaman dünyanın sonu gelir...”
Ülkemizde yaşanan utanç verici, aşağılık durumlar yukarıda şeytanın söylemlerini haklı çıkarır hale geldi. Kamu arazilerini, kaynaklarını peşkeş çeken, şahsi çıkarına kullanan, personel, altyapı yenileme, araç-gereç, her türlü gelir-gider kalemlerinde usulsüzlükler, yolsuzluklar yaparak buradan maddi manevi menfaat temin eden bazı Belediye Başkan adaylarının yeniden seçilebilmek için sitelere, apartmanlara, kişilere yüz milyarlarca miktarda erzak ve nakdi yardım yaptıkları herkes tarafından bilinmektedir. İşin en üzücü yanı da dindarlık, yurtseverlik, milliyetçilik ardına sığınıp bu menfaatlere sırtlan gibi saldıran bir kısım açgözlü yurdum insanı ve aynı insanlar tarafından “ne olacak bu ülkenin hali” yakınmaları. Her şeyi menfaate, endekslenmiş 2024 model Şeytan ötesi toplumun geldiği son durum. Netice: Ülkenin en önemli sorunu: “Karakter sorunu.”
Peki, kimdi Müslüman?
Eline, diline, beline sahip olandı.
Boğazından haram lokma geçirmeyen kişiydi.
Her lokmayı haram olup olmadığını araştırıp sonra yiyendi.
Kazanımlarında fakirin, fukaranın, yetimin, öksüzün hakkı var mı diye düşünendi.
Peki, ne oldu bu Müslümana?
Ne mi oldu; şimdi haram, helal demeden yiyor, sonrada cumaya koşa koşa gidiyor. Üstelik hem yiyor hem de başkalarını ayıplıyor. Yolsuzlukları, kanunsuzlukları önleme adına “Helal süt emmiş savcı arıyorum” diye aylarca feryat eden bir siyasi parti lideri ve kanunsuzlukları, yolsuzlukları gördüğü-okuduğu, önlemek, yok etmek asli görevi olduğu halde önlemeyen, işlem yapmayan çürümeye seyirci olan, din ve adalet mensuplarıyla birlikte şeytan ötesi çürümüş bir yapıya doğru giden kargaşa toplumu.