Contagion (Salgın/Pandemi)´ filmi Koronavirüs salgınının bilimsel/filimsel bir fragmanımıydı?

 

                Contagion (Salgın/Pandemi)´ filmi Koronavirüs salgınının bilimsel/filimsel bir fragmanımıydı?

                          Koronavirüs (Covid-19) salgını 2011 tarihli sosyo-politik gerilim filmi ve oradaki yaşananları yeniden gündeme getirdi. Kısa sürede neredeyse tüm dünyaya yayıldı. Salgında ölenlerin sayısı ise dört yüz  bini aştı. Çin´in Vuhan şehrinde ortaya çıkıp dünya genelinde vaka sayısı beş  milyonu geçti. Virüsten bulaşan  hastalık ´Contagion (Salgın)´ filmini yeniden gündeme getirdi.

                    Steven Sodeberg´in yönettiği ve Gwyneth Paltrow, Matt Damon, Jude Law, Kate Winslet gibi önemli oyuncuların yer aldığı film, yeni koronavirüsün görülmeye başlandığı ocak ayında   çok kiralanan ve izlenen filmler listesinde bir anda ilk 10´a girdi.

                      Bu  film neden yeniden popüler oldu? Bir kurgu olan film yeni koronavirüs salgınını öngördü mü?

                     Filmin senaristi,Fortune dergisiyle yaptığı röportajda, filmde izleyiciye göstermek istedikleri fikrin ´toplumun böylesi epidemik salgınlara karşı ne kadar savunmasız olduğuydu´ dedi ve ekledi:'Filmimizle koronavirüs arasında bulunan benzerlikler tesadüften ibaret ve gerçekten o kadar da önemli değil. 'Bundan daha önemli olan konu ise hızla yayılan virüse karşı toplumun nasıl tepki verdiği ve bunun insanlar üstündeki etkileri' dedi.

                     ‘Contagion´ senaristi Scott Burns, film ve bugün yaşananlar arasında görülen benzerliklerle ilgili bazıları bu durumu “esrarengiz” bulsa da “Ben o kadar şaşkın değilim” dedi. Burns, “Çünkü filmle ilgili araştırmalar yaparken konuştuğum tüm uzmanlar bana ‘böyle bir salgının çıkması zaman meselesi´ dedi” şeklinde konuştu. The Hollywood Reporter´e konuşan senarist, “Bu bilim insanlarından öğrendiğim şey bu gibi şeylerin olacağıydı” ifadesini kullandı. Senarist, filmin senaryosunu yazarken WHO (Dünya sağlık örgütü)´ya danışıp aynı zamanda çeşitli virolog ve epidemiyolojistlerle iletişime geçmiş, 'Bu konudaki uzmanlarla konuştuğumda, salgının ne olduğu değil, ne zaman olacağı önemli demişlerdi.' Senarist, bu sözleri sarf ederken büyük ihtimalle filmde söz edilen komplo teoricisi Alan Krumwiede´den de söz ediyordu. Jude Law´in oynadığı Krumwiede karakteri, virüs hakkında asılsız haberler yayarak, virüsün çaresini bulduğuna dair sahte bir ilacı piyasaya sürüyordu.

                    9 yıl önce çekilen ´Contagion´ filmindeki virüs de dünyaya Çin´den yayılıyor.Filmde birçok kişinin ölümüne sebep olan virüs yarasadan insanlara geçiyor. Yeni koronavirüsün de yarasalardan bulaşmış olabileceği bugün değerlendirilen iddialar arasında. ´Salgın (Contagion)´ filminde bulaştığı kişilerde ilk olarak gribe benzer semptomlar gösteren hastalık kısa sürede tüm dünyada binlerce kişiyi etkiliyor. Contagion, bir kurgu olması bakımından, sıradan bir Hollywood yapıtının ötesine geçerek bilim dersine çalışmış bir film.                  Filmde (son 2 dakika civarında) virüsün insanlara geçişi oldukça dramatik ve net bir şekilde sunulmaktadır: İnsanlar, yarasaların da yaşadığı bölgelerde ağaç ve habitat yıkımını sürdürdükçe, insanlar ile yarasalar daha iç içe geçmektedir. Buldozerle ağaç yıkımı yapan insanların amacı, domuzları için evler inşa etmektir. Bu sırada bir yarasa uçarak bir domuzun üzerinden geçer ve bu sırada domuzun yediği muz üzerine dışkısını bırakır. Domuz bunu yer ve virüs, domuza geçer. Domuz içinde evrimleşen virüs, bir şef tarafından yemek olarak hazırlanır ama bu sırada şef, ellerini yıkamaz. Bir parçasını ağzına attığı anda, virüsü de kendisine bulaştırır ve sonrasında Paltrow´un karakteri ile el sıkışarak virüsü ona bulaştırır.Bu, inanılmaz gerçekçi bir anlatım! Öyle gerçekçi ki, Georgetown Üniversitesi Küresel Sağlık Bilimi ve Güvenliği Merkezi müdürü Rebecca Katz, filmin bu sahnesini öğrencilerine dersler sırasında izlettiğini söylüyor: “Eğer ağaçları keserseniz, yarasaların davranışını değiştirirsiniz. Yarasalar, domuzlarla etkileşime geçer - ki biz bu domuzları yemek için yetiştiriyoruz. İnsanlar, enfekte olmuş domuzlarla etkileşir ve bu, insanlara yeni bulaşan virüslerin ana kaynaklarından birisidir”.

                 Filmin de ilk 15 dakikası içinde Paltrow´un karakteri ensefalit (beyin iltihaplanması) nedeniyle ölmekte ve doktorlar kafatasını açıp incelediklerinde beyninde gördükleri hasar nedeniyle şaşkına uğramaktadır. Biri, diğerine 'Birilerine söylemeli miyiz?' diye sorduğunda, diğer doktorun cevabı ürperticidir: 'Herkese söylemeliyiz.' Diyerek bunun saklanmaması gereken tüm insanları ilgilendiren bir konu olduğunu vurgulamaktadır oysa ilk açıklayan Çin´li doktorun başına neler gelmişti. Filmde verilen mesaj gizlememek/saklamamak.

                Filmin takdir edilmesi gereken bir diğer isabetli noktası, fomitkavramından söz etmesi. Fomitler, hastalığı taşıyan bir kişinin dokunması (veya üzerine hapşırması/öksürmesi) sonrası virüsü taşımaya başlayan cansız yüzeyler ve parçacıklardır. Bu parçacıklara sonradan sağlıklı kişiler de dokunacak olursa, onlara da hastalık bulaşır.

Film boyunca birçok fomit doğru bir şekilde tanımlanmaktadır. Örneğin bir restorandaki sipariş girişi yapılan bilgisayarlar, yaygın fomitlerdir. Filmde, Paltrow´un kredi kartına dokunacak olan garson, aynı zamanda fomit bilgisayara dokunmaktadır. Benzer şekilde filmde, bir ortaokulun kapı kolu da fomit olarak gösterilmektedir.

Sık dokunulan alanların ve yüzeylerin tamamı fomit olma potansiyeline sahiptir. Virüsler çoğu zaman bu şekilde, hastalar arasında doğrudan bir temas olmasa bile insandan insana yayılmayı sürdürebilir. Bu nedenle salgınlarda bu yüzeylerin dezenfekte edilmesi büyük öneme sahiptir.

Filmdeki benzerlikler çarpıcı olsa bile, bunu bir 'öngörü' olarak değerlendirmek ne kadar mümkün, bu biraz tartışmalıdır. Çünkü bu filmin öngörüleri, Hollywood´un öngörüleri değil, akademik çalışmaların öngörüleridir. Ve uzmanlar, bizleri 2000´li yılların başından beri SARS-benzeri salgınlar için tekrar tekrar uyarmaktaydı ancak hiçbirine kulak verilmedi. Dolayısıyla 2011 yapımı bir filmin bu uyarıları filme dönüştürmesi pek de büyük bir 'öngörü' sayılamaz.

                  Sonuç olarak Contagion filminin bilimsel anlamda dersine çalışma miktarı kesinlikle takdire şayandır. Ancak bu filmin sanat jargonunda açıklayıcı dramakategorisinde olduğu ve nihayetinde bir film olduğu unutulmamalıdır. Koronavirüs salgını gibi salgınlar ürkütücü olduğundan, insanlar 'işlerin daha ne kadar kötüye gidebileceğini görmek' için, felaket senaryolarına ilgi göstermektedir. Tabii salgınlar sırasında komplo teorisyenlerinin saçtığı yalanlar da bu filmlere olan ilgiyi tetiklemektedir.

Ancak sağduyumuzu ve bilimsel akılcılığımızı yitirmememiz gerekmektedir. Gerçekte olmasını beklediğimiz şeyler için kaynağımız bir Hollywood filmi olmamalıdır. O film, her ne kadar dersine iyi çalışmış olsa bile...

 

                                                                                                                            Şuayib BÜTÜN