OSURUVERDİ!..
Meyhanelerin adisyon açmadığı sarhoş bir babanın,
17 senede katakulli,
Hırsızlık-rant,
Tefe-mefe,
Tarikat-tekke,
Haksız-vergisiz kazançla zengin olmuş oğlu,
Din-iman-ahlak ve Allah dersi verdi geçtiğimiz hafta benim de içinde olduğum kalabalık bir guruba.
Namazdan bahsetti,
Beytullaha sürdüğü yüzü (Kösele olanından!) anlatabilmek için!..
Alkolün kötülüklerini doladı diline mesela,
Bir yudum bile alındığın da, 32 farzın tamamı yerine getirilse, 500 sene tövbe istiğfar edilip her saat ibadetle geçirilmiş olsa da, o yudumun kirinden paklanılamayacağını anlattı ama, aslında kurduğu tüm cümleler başından sonuna kendisinin neme nem Müslüman olduğunu anlamamız üzerineydi!..
Moda, ya!..
Dün hoca efendi diye secde ettiği Fetoya,
Attı tuttu!..
Daha çok, Feto´nun devlet içinde devlet yapılanmasından bahsetti,
Bana, iki binli yılların başında “hoca efendiye çok küfrediyorsun, çarpılırsın” demesini ve kendisinin rakip bir tarikat yapılanmasının ferdi olduğunu unutarak.
Biz kırk kişiyiz kırkımız da birbirimizi biliriz misali, orda ki insanlar bunun ne bok! Olduğunu bildiğinden sessizce konuşmaya kulak verirken neticede lafı döndürüp dolaştırıp tekrar “alkole” getirerek,
“Benim alkolü çok iyi bildiğimi ve o nedenle çok zarar çektiğimi falan osuruverdi!..”
Hatta osurmadı, Resmen sıçtı adam!..
Ve elbet şartelim attı o anda!..
Sonradan müselman tefeci salak!..
Parayı buldu ya,
Para her pisliği unutturur-örter,
Ve kimse kendisini, evvelsini tanımıyor ya,
Ve
Birde,
Ağzım temiz diye üst perdeden atıp-tutuyor, her bulduğu topluluk içerisin de vara-yoğa konuşuyor ya yavşak!..
Aldı elbet benden mayasına en iyi gelecek kelimeler silsilesini, kıstırdı kuyruğunu apışının arasına, geldiği karanlığa doğru yüzündeki tükürükle birlikte “ yarabbi şükür” diyerek defolup gitti.
Eskiler bilir!..
Bahçeli lokantası vardı,
Memleketin yemeli-içmeli,
Vurdulu-kırdılı delikanlılarının müdavimi olduğu “melek girmez” sokakta.
Kırıkkale küçük,
İçecek, eğlenecek,
Duruma göre kendini-duruma göre misafiri ağırlayacak mekan sayısı az,
Olanında kıratı malum!..
Kimi işletme sahibi,
Parayı sayar-parayı bilir kasaya giren,
Bakmaz kılığına-kıyafetine müşterinin,
Kimi,
Vantuz misali emer iliğini-kanını,
Anı değil geleceği de karartır salar inine! insanı…
Ama
Bahçeli lokantası farklı!..
Çapına göre ağar,
hatırlıydı müşterileri…
Patron ise, hepsinden daha hatırlı.
Arıza olana,
Maraza çıkarana adisyon açmaz,
Aslan olsa sokakta, lokantada masaya oturtmazdı…
Yani
Bahçeli, sadece patronu, garsonu, dekoru, mezesi ile değil,
Müşterisi ile de çok seçkindi muadilleri içerisinde.
O günlerde çocuğum, nerden mi biliyorum!..
Üçüncü sınıf meyhanelerin önünden Tefeci-haramzade-vergi kaçağından ve kaçak elektrikten sabıkalı ve sonradan müselman, şimdinin tarikat müridi bu hergelenin babasını kimi zaman evine kadar bizim halılarımızı götüren at arabacı Sivaslı Kürt Maho (Mahmut) dayı taşırdı da oradan biliyorum…