Haykırmak...

Haykırmak düğümlenince içinde, gelir gırtlağına kadar dayanır içinde ki o öfke. Bağırmak, haykırmak, bazen de sebepsizce hıçkıra hıçkıra ağlamak... Çevrene bakarsın olanca kalabalık, ve dersin ne yaparsam yapayım yine laf kalabalığı. Söylenen tek şey ise yine, bak acize, beceriksize. Kabul edemezsin bunu ve yine içine atarsın. Boş versene diyemezsin bir türlü ama boş vermek lazım çünkü yine kendin kendine lazımsın...
Sana senden yakın kim var? Yaradan.... ona sığınırsın...
İçinde kalır yine ve kime edersin? Kendine!, kendimize sığınalım... Yaradan´a... Eyvallah..! Yine dökelim içimizi ne olursa olsun. Gıdasız olmaz elbet, ruhun gıdası da bu kanımca ve bakmak içinden gelen sese ve yapmak elinden geldiğince. Hani zor deriz ya bazen isteklerimize, sen de uçma derim o kadar yükseklerde...
Kaybetme asla umut denen oyalayıcı unsuru... Üzülmeden, üzmeden, kırılmadan, kırmadan. . Böyle yeter insan kendine, kim de derse desin, yeter ki insan istesin... Unutma önce SEN..! sonrası, akıp giden zamanda soluk aldıkça görüp yaşayacağız...